27 Mart 2009 Cuma

Modada Gossip Girl Salgını


Ülkemizde de hatırı sayılır bir izleyici kitlesi edinmiş olan, Amerika’nın en çok konuşulan gençlik dizisi “Gossip Girl”, oyuncularının giydiği kıyafetlerle herkesin dilinde. Bunu kısa zamanda fark eden Amerika ve Avrupa’nın en ünlü modacıları ve markaları ürünlerinin dizide yer alması için yarışa girmiş durumda. Her hafta dizide Gucci çantalar, Prada ayakkabılar, Blackberry’ler, Apple marka bilgisayarlar, Lagerfeld imzalı kıyafetler görmek mümkün. Dizinin yapımcısı aslında bu tarz bir ilgiye oldukça alışık bir isim olan The O.C.’nin yapımcısı Josh Schwartz. Başlarda dizinin The O.C.’nin yakaladığı başarıyı yakalayamayacağını düşünen eleştirmenler şimdiyse diziye gençleri kötü yönlendirdiğine dair ağır eleştiriler yağdırıyorlar. Ancak dizi üzerine bu kadar çok konuşulması yapımcıların ve bu dizi üzerinden reklamlarını en iyi şekilde yapan moda sektörünün işine gelmiyor değil. Ne de olsa reklamın iyisi kötüsü olmaz demişler. Onlar eleştirdikçe daha çok kişi diziyi merak ediyor ve her geçen gün fanlarının sayısı hızla artıyor.

Dizide kullanılan her ürün gençleri takıntılı derecede ilgilendirir olmuş durumda. İnternette, gençlerin dizide giyilen kıyafetlere nasıl ulaşabilecekleri, beğendiği karakterin tarzını nasıl yakalayabileceklerine dair sayısız moda sitesi var. Bu sitelere artan ilgi aynı zamanda sitelere verilen reklam sayılarını da etkilemiş durumda. Eskiden bir “Gucci” reklamına sıradan bir moda sitesinde rastlamak imkansızken şimdi Gucci gibi dünyanın en ünlü markaları bu sitelerde göze çarpar oldu. Kısacası diziyle yaratılan çılgınlık, sektörde yarattığı snowball etkisiyle oradan oraya yayılmakta. Kıyafetleri, soundtrack albümleri, Gossip Girl armalı ve fotoğraflı sayısız ürünü ve bunları pazarlayan resmi siteleri…

Sahip oldukları bu etkiyi fark ettikten sonra dizide de gözle görülür değişiklikler oldu. Dizinin başlarında her karakterin göze çarpan tarzları olsa da her kesime hitap edecek şekilde düzenlenmemişti. Şimdiyse neredeyse her tarza göre giyinen bir karakter bulmak mümkün; rocker tarzıyla Jenny, 60s ve Audrey Hepburn tarzıyla Blair, vintage tarzıyla Serena, takım elbiseleriyle Chuck ve entelektüel Brooklyn tarzıyla Dan, hatta daha olgun kişiler için gençlerin ebeveynleri olan eski rock yıldızı tarzıyla Rufus, zarif tarzıyla Lily ve daha saymadığım bir sürü karakter…

Dizi öylesine kuvvetli bir etkiye sahip ki bir gün önce gençlerin beğenmediği bir şeyi ertesi gün dizide gösterip tüm fikirleri değiştirebiliyorlar. Bu nedenle reklam kampanyalarında dizi oyuncularını kullanmak için markalar yarış halinde. Reebok’ın yeni sezon ürünlerini tanıtan dizide Blair Waldrof (gerçek adıyla Leighton Meester) markaya şimdiden bir hareketlenme kazandırmışa benziyor. Çünkü bu ürünleri şimdiden bütün moda dergilerinde ve sitelerinde görmek mümkün.

Kısaca söylemek gerekirse “Gossip Girl Modası” bir salgın gibi başta Amerika olmak üzere bütün dünyada yayılmakta. Görünüşe bakılırsa da dizi yapımcıları, oyuncular ve moda sektörü bunu en iyi şekilde değerlendiriyor. Moda sektörü reklam giderlerini düşürürken bir yandan da en iyi ürün tanıtımını yapıyor. Dizi, pazarlama stratejilerinden biri olan model oluşturmanın en iyi örneklerinden biri.

22 Mart 2009 Pazar

Fenerbahçe SK&Marketing


Futbol dünyanın en popüler sporu ve büyük paraların döndüğü bir sektör.Bu kadar büyük ilgi gören bir sektörü paraya çevirebilmenin yoluda çok iyi bir pazarlama stratejisinden geçiyor.Türkiye'de bunu en iyi yapan kulüp ise şüphesiz ki Fenerbahçe SK.1998 yılında Aziz Yıldırım ve ekibinin Fenerbahçe yönetiminin başına geçmesinden sonra bu zamana kadar geçen 11senelik süreçte Fenerbahçe'nin finansal anlamda çok iyi bir yere gelmesinde "FENERBAHÇE" markasını en iyi şekilde pazarlamasını göstermemiz yanlış olmaz.
İlk başta kendi ceplerinden bile para vermiş olmalarına rağmen,daha sonra yavaş yavaş markanın gücünü kullanmaya başladılar.Diğer kulüpler finansman ararken Fenerbahçe,Şükrü Saraoğlu Stadı'nı kulübün kasasından hiç para çıkartmadan tamamen sponsorların desteği ile yeniledi ve kapasitesini 20000 arttırarak stadyum hasılatını da arttırmış oldu.2000 yılında Fenerium'u kurdu ve şu anda 59 mağazalık bir perakende mağazalar zincirine ulaştı.Yıllık 40milyon doları aşan ciroya ulaştı ve kulübe büyük bir katkı sağlanmış oldu.Bu rakama ulaşmasında "FENERBAHÇE" markasının gücünü kullanarak taraftarlarına her türlü ürünü sunması ve en iyi şekilde pazarlayabilmesidir.Yani taraftar fenerium'a girdiğinde aradığı şeyi Fenerbahçe markası ile bulabilceğini biliyor ve bu sebeple başka bir yerden alacağına fenerium'dan alıp aynı zamanda da kulübüne katkı sağlayacağını düşünerek hareket ediyor.Bir diğer yandan Appiah-Anelka-Ortega-R.Carlos-Alex gibi yıldızları transfer edip, bu oyuncuların forma satışlarından elde ettiği gelirlerle 1ay gibi kısa sürede transfer ücretlerini karşılamıştır.Ayrıca R.Carlos'u transfer ettiğinde 33000 kombine kart satması transferin sadece saha içi için olmadığını bunun yanı sıra pazarlamada da bu isim gücünün kullanıldığını gösterdi.Bunların yanı sıra,sürekli olarak yeni ve ilginç ürünler sundular.Mesela,100.yılında yuzyillarca.com adlı sitede taraftarına 1pixel'lik bir alanı 10TL'ye satarak ,o alana yükleyeceği fotoğrafı 100yıl yayınlama garantisini vermiştir ve şu ana kadar 871.000 kutu satarak kulübe bir gelir sağlanmıştır.El yapımı 18 karat altından üretilen 100 adet Fenerbahçe logolu saat kulübün kasasına 1.2milyon euro katmıştır.Bunlar gibi birçok örnek "FENERBAHÇE"markasının gücü ile en iyi şekilde pazarlanmış ve kulübe büyük bir gelir kaynağı sağlamıştır.Kısacası Fenerbahçe SK yönetimi iyi uyguladığı pazarlama stratejisinin göstergesi olarak 2008 yılında Avrupa para ligi'nde 19.sırada yer aldı.Yani avrupa'da geliri en çok olan 19.kulüp konumuna gelmiştir.Ve son olarak "Fenerbahçe coşturur Fenercell konuşturur" sloganı ile birlikte "FENERCELL"projesini hayata geçirdi.Fenerbahçe SK dünyada bir ilke imza atarak gsm operatörlüğü işine girdi.Yine markanın gücüne ve taraftarına güvenerek bu projeden yaklaşık 20milyon dolarlık bir gelir bekleyen kulüp bakalım bu işin altındanda başarı ile kalkabilecek mi hep beraber göreceğiz...